İlk olarak cevabımı vereyim çökmez. Bunu neye dayanarak söylüyorum peki?
Engin bir ekonomik bilgi sahibi olmama değil. Her ne kadar küresel ekonomi ve iç ekonomiyi bir miktar takip etsemde, ülkemizde ki herkesin aksine o seviyede bir yorum yapmaktan çekinirim. Ben daha çok stratejik, jeopolitik ve birazda ekonomik bakıyorum duruma. İlk olarak benim önem verdiğim birkaç veriye bakalım;
Türkiye'nin toplam dış borcu 466 milyar dolar (GSYH a oranı %52 civarı). Bu borcun 141 milyar doları devlete ait. Gerisi özel sektörün. Açık söylemek gerekir ise bu borçluluk oranı hemen hemen bütün avrupa ülkelerinin ve ABD'nin altında (ABD de borç oranı %100 den daha büyük). Bu borç Türkiye'nin çevirebileceği oranda. Her ne kadar hep artsa da. Peki sıkıntı nerede? Cari açıkta. Türkiye her yıl yüklü miktarda açık veriyor. Ve bu açığı kapatmak için daha fazla borçlanıyor. Ve mevcut borçlarının ödeme planını düşününce, Türkiye'nin her zaman kredi bulması gerekli. Kredi kimde? ABD ve Avrupa da. Batıya olan borcumuzu, faizini ve cari açığı ödemek için yine batıdan kredi alıyoruz. Ve Cari açık kapanmadıkça da , bu konuda bir düzelme olmayacak. Yani çare üretim, daha da iyisi katma değeri yüksek yenilikçi üretim. Bu konuda daha ayrıntıya girmeyeceğim.
Şimdi gelelim neden ekonomi çökmez kısmına. İlk olarak az önce söylediğim gibi borç hala döndürülebilir seviyelerde. Şunu düşünenler olabilir, dolar çok arttı doğal olarak TL ye çevrildiğinde borcumuz da arttı. Ama olay öyle değil. Eğer TL ile kazanıp borcumuzu dolar ile ödeseydik haklıydınız. Ama biz bu borcu zaten ödemiyoruz :) sadece dönderiyoruz. Artı bizimde ihracat ve turizm gelirimiz dolar üzerinden. Eğer cari açık olmasaydı hiç sıkıntı olmazdı. Bu dolar artışının en sıkıntı olduğu kesim geliri TL olmasına rağmen gidip dolar ile borçlananlar (kendi kaşınanlar). Yani sıkıntı bu kesimde. Devlet bu konu ile ilgili yasa çıkardı bile. Artık dolar geliri olmayan dolar ile borçlanamayacak. Akılları başlarına geldi.
Burada reel olarak dolar atışının yan etkileri daha büyük, enflasyon gibi. İhraç edilen enerji ve diğer ürünler pahalılaşınca enflasyon kendisini gösteriyor. Konuya daha ayrıntılı girmeyeceğim. Asıl can alıcı noktaya gelelim; "Piyasa'nın algısı"! TL deki değer kaybı ve bunu engellemek için Merkez bankasının müdahale etmemesi. Bu durum piyasada serbest ekonomi dinamiklerinin bozulduğu algısını oluşturuyor. Dolayısı ile Türkiye'nin borç bulması zorlaşıyor. Türkiye borç bulamaz noktaya gelir ise, işte o zaman sıkıntı büyük. Borçlanamaz isek, borçları ve cari açığı döndüremeyiz. İşte o zaman batma noktasına gelebiliriz. Yada muazzam krizler ve faizler görürüz.
Yani burada kritik nokta borçlanabilmek. Diyeceksiniz ki bu batı neden bize borç versin. Bırakırlar batarız. Ama öyle değil. Türkiye küresel ekonomiye entegre. Bu borç alacak-sistemi bunun bir parçası. Türkiye büyüklüğünde ve AB ye bu kadar yakın bir ekonomi patlar ise, şarapneller ABD ye kadar gider. Zaten doların fırladığı günün ardından ABD borsalarında ciddi kayıplar yaşadı. Bu da uygulamalı olarak kanıtı. Hele ki borcumuzu ödeyemez noktaya gelir isek bize yüklü borçlar veren İspanya muazzam sıkıntılar çeker. Zaten fazla iyi durumda değiller. Yani domino taşı gibi tek tek ekonomiler inebilir. İnmese de ciddi sıkıntılar olur. Sistemin işine gelmez. Hele ki Avrupanın hiç gelmez.
Bir diğer neden de eğer Türk ekonomisi çöker ise, kim tutacak Suriye'lileri? Bırakın onları kim bilir kaç milyon Türk de onlara eşlik edecek. AB'nin çöküşü kesinleşir. Yani Türk ekonomisinin çöküşü AB'nin çöküşü demektir. Sanırım son zamanlardaki Almanya'nın Türkiye'ye yakınlaşmasını fark etmişsinizdir. Yada Almanya'dan, Katar'dan (Almanya da büyük yatırımları olan) gelen yatırım haberlerini. Sizce Almanya imparatorluğunun dağılmasını sessizce izler mi? Ben sanmıyorum. Ne batmamızı nede çıkmamızı istemezler.
Biz akıllı olup üretim yapıp, az tüketip (her yıl IPhone yenilemeyip), teknoloji üretmedikçe ; bu cari açık kapanmaz. Kapanmadıkça da biz onlara muhtaç olarak devam ederiz. Onlarda AB'yi hakikaten birlik yapmadıkça bize muhtaç olurlar. Macron'un son çıkışlarındaki gibi.
İnşallah doğru para politikaları izler ve tasarrufu arttırırız. Daha da önemlisi yüksek kuru avantaja çevirerek yerli üretimimizi artırırız. Yani her şey aslında bir fırsattır. Bu da olumlu bir bakış olsun.
Engin bir ekonomik bilgi sahibi olmama değil. Her ne kadar küresel ekonomi ve iç ekonomiyi bir miktar takip etsemde, ülkemizde ki herkesin aksine o seviyede bir yorum yapmaktan çekinirim. Ben daha çok stratejik, jeopolitik ve birazda ekonomik bakıyorum duruma. İlk olarak benim önem verdiğim birkaç veriye bakalım;
Türkiye'nin toplam dış borcu 466 milyar dolar (GSYH a oranı %52 civarı). Bu borcun 141 milyar doları devlete ait. Gerisi özel sektörün. Açık söylemek gerekir ise bu borçluluk oranı hemen hemen bütün avrupa ülkelerinin ve ABD'nin altında (ABD de borç oranı %100 den daha büyük). Bu borç Türkiye'nin çevirebileceği oranda. Her ne kadar hep artsa da. Peki sıkıntı nerede? Cari açıkta. Türkiye her yıl yüklü miktarda açık veriyor. Ve bu açığı kapatmak için daha fazla borçlanıyor. Ve mevcut borçlarının ödeme planını düşününce, Türkiye'nin her zaman kredi bulması gerekli. Kredi kimde? ABD ve Avrupa da. Batıya olan borcumuzu, faizini ve cari açığı ödemek için yine batıdan kredi alıyoruz. Ve Cari açık kapanmadıkça da , bu konuda bir düzelme olmayacak. Yani çare üretim, daha da iyisi katma değeri yüksek yenilikçi üretim. Bu konuda daha ayrıntıya girmeyeceğim.
Şimdi gelelim neden ekonomi çökmez kısmına. İlk olarak az önce söylediğim gibi borç hala döndürülebilir seviyelerde. Şunu düşünenler olabilir, dolar çok arttı doğal olarak TL ye çevrildiğinde borcumuz da arttı. Ama olay öyle değil. Eğer TL ile kazanıp borcumuzu dolar ile ödeseydik haklıydınız. Ama biz bu borcu zaten ödemiyoruz :) sadece dönderiyoruz. Artı bizimde ihracat ve turizm gelirimiz dolar üzerinden. Eğer cari açık olmasaydı hiç sıkıntı olmazdı. Bu dolar artışının en sıkıntı olduğu kesim geliri TL olmasına rağmen gidip dolar ile borçlananlar (kendi kaşınanlar). Yani sıkıntı bu kesimde. Devlet bu konu ile ilgili yasa çıkardı bile. Artık dolar geliri olmayan dolar ile borçlanamayacak. Akılları başlarına geldi.
Burada reel olarak dolar atışının yan etkileri daha büyük, enflasyon gibi. İhraç edilen enerji ve diğer ürünler pahalılaşınca enflasyon kendisini gösteriyor. Konuya daha ayrıntılı girmeyeceğim. Asıl can alıcı noktaya gelelim; "Piyasa'nın algısı"! TL deki değer kaybı ve bunu engellemek için Merkez bankasının müdahale etmemesi. Bu durum piyasada serbest ekonomi dinamiklerinin bozulduğu algısını oluşturuyor. Dolayısı ile Türkiye'nin borç bulması zorlaşıyor. Türkiye borç bulamaz noktaya gelir ise, işte o zaman sıkıntı büyük. Borçlanamaz isek, borçları ve cari açığı döndüremeyiz. İşte o zaman batma noktasına gelebiliriz. Yada muazzam krizler ve faizler görürüz.
Yani burada kritik nokta borçlanabilmek. Diyeceksiniz ki bu batı neden bize borç versin. Bırakırlar batarız. Ama öyle değil. Türkiye küresel ekonomiye entegre. Bu borç alacak-sistemi bunun bir parçası. Türkiye büyüklüğünde ve AB ye bu kadar yakın bir ekonomi patlar ise, şarapneller ABD ye kadar gider. Zaten doların fırladığı günün ardından ABD borsalarında ciddi kayıplar yaşadı. Bu da uygulamalı olarak kanıtı. Hele ki borcumuzu ödeyemez noktaya gelir isek bize yüklü borçlar veren İspanya muazzam sıkıntılar çeker. Zaten fazla iyi durumda değiller. Yani domino taşı gibi tek tek ekonomiler inebilir. İnmese de ciddi sıkıntılar olur. Sistemin işine gelmez. Hele ki Avrupanın hiç gelmez.
Bir diğer neden de eğer Türk ekonomisi çöker ise, kim tutacak Suriye'lileri? Bırakın onları kim bilir kaç milyon Türk de onlara eşlik edecek. AB'nin çöküşü kesinleşir. Yani Türk ekonomisinin çöküşü AB'nin çöküşü demektir. Sanırım son zamanlardaki Almanya'nın Türkiye'ye yakınlaşmasını fark etmişsinizdir. Yada Almanya'dan, Katar'dan (Almanya da büyük yatırımları olan) gelen yatırım haberlerini. Sizce Almanya imparatorluğunun dağılmasını sessizce izler mi? Ben sanmıyorum. Ne batmamızı nede çıkmamızı istemezler.
Biz akıllı olup üretim yapıp, az tüketip (her yıl IPhone yenilemeyip), teknoloji üretmedikçe ; bu cari açık kapanmaz. Kapanmadıkça da biz onlara muhtaç olarak devam ederiz. Onlarda AB'yi hakikaten birlik yapmadıkça bize muhtaç olurlar. Macron'un son çıkışlarındaki gibi.
İnşallah doğru para politikaları izler ve tasarrufu arttırırız. Daha da önemlisi yüksek kuru avantaja çevirerek yerli üretimimizi artırırız. Yani her şey aslında bir fırsattır. Bu da olumlu bir bakış olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder