Son zamanlarda gündemde olan bir konu. Aslında bu sorun uzun zamandır mevcut. Yıllardır Çin ve Uygur Türkleri arasında çeşitli sorunlar yer alıyor. İddialara bakılır ise Çin devleti sistematik olarak Uygur Türklerine baskı uyguluyor ve sindirip asimle etmeye çalışıyor. Binlerce insanı kamplara topluyor ve yerlerinden ediyor. Buna benzer pek çok iddia var. İddianın sahibi batı kaynakları.

Bir yandan Çin tarafı ise iddialara karşı çıkıyor. Kampları kabul etmiyor. Ve sadece terörizm'e karşı mücadele ettiklerini iddia ediyorlar.
İlk olarak Çin'in iddialarını güçlendiren iki adet konu var. Birincisi Suriye'ye gelen Uygur asıllı cihatçı gruplar ve DAESH üyeleri oldukça fazla miktardalar. Bu da net olarak gösteriyor ki Uygur Türkleri içinden beslenen bir damar var. Bir diğeri ise Uygur Türklerinin, özellikle önde gelenlerinin CIA ile olan yakın ilişkileri. Bana biraz PKK/YPG'yi hatırlatıyor.
Asıl iddianın en önemli desteği ülkemizde bulunan Uygur Türkleri ve onların anlattıkları. Genel olarak yapılan zulmü teyit ediyorlar. Bizim için bu ifadeler bile yeterli. Soydaşlarımızdan geldiği için. Bunun dışında batı kaynaklarının sürekli yayınladığı iddialar var. Bir kısmı Çin tarafından inandırıcı olarak cevaplanmayan. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz ilkesi de kafamızı bulandırıyor tabi ki. Ve Çin in geçmişten gelen kapalı ve baskıcı eğilimleri.
Peki gerçekte olan ne? Ben şahsen iki tarafa da güvenmiyorum. İki tarafında tam olarak haklı yada haksız olduğu durum daha gerçekçi. Kesin olan o bölgede bazı sıkıntılar var. Bu nedenle soydaşımız Uygur Türkleri zarar görmekte. Batının Çin'e saldırmak için bahanesi olan Uygur Türkleri, bu devlerin mücadelesi sırasında daha da fazla ezileceklerdir. Bu yapılan basın yayınları vs. Çin hükmetinin politikasını gevşetmez. Tersine daha da sertleştirebilir. Bu tarz organlar Türkiye gibi bölgesel bir gücü bile artık durduramıyor. Kaldı ki Çin gibi bir küresel devi durdursun.
Türkiye ise gördüğüm kadarı ile bu batı atağının içine girmedi. Ve doğru hareket etti. Çünkü Uygur Türkleri batının umurunda falan değil.
Biz nasıl hareket etmeliyiz? Bence Türk Konseyi (Keneşi) olarak konuşup bir karar almalıyız. Türk konseyi tarafından, dünyada yaşayan bütün Türk asıllı grupları gözlemleyip, şartlarının iyileştirilmesi ile ilgili. Ardından bir komisyon oluşturulmalı ve Çin'e yollanmalı. Çin ile görüşülüp incelenmeli. İstihbari bilgiler ile bu incelemeler desteklenmeli. Bu durumda daha sağlıklı olarak müdahil olabiliriz.
Batıyı müdahil etmeden, Çin ile bizzat görüşmeli ve Uygur Türklerinin üzerinde ki baskıyı kardırmaları için ikna etmeliyiz. Bunun yanında şartlarının iyileştirilmesini de. Tabi bunu yaparken niyetimizin sadece soydaşlarımızı korumak olduğunu anlatmalıyız. Bu yüzden batı ile birlikte hareket edemeyiz. Ama Türk Konseyini yanımıza alabiliriz. Türki Cumhuriyetler bu sorumluluğu almalılar.
Mesela Çin devleti ile görüşüp din adamı-eğitim işbirliği ile Uygur Türkleri arasında oluşan, yada oluşabilecek aşırı grupları önlemeyi önerebiliriz. Onların tehdit olarak gördüğü sıkıntıları çözmelerinde yapıcı rol oynarak bir yandan soydaşlarımızın hayatını rahatlatabiliriz...
Karşılıklı görüşmeler ile soydaşlarımıza çok daha faydalı olabiliriz. Bunu basın açıklamaları, medya, söylemler ile sağlayamayız. Gerçekci olmak gerek. Ve soydaşlarımızın iyiliği için aklı selim bir şekilde hareket etmeliyiz.
Eğer buna Çin yanaşmaz ise o zaman işte hiç kimsenin yapmayacağı hamleri yapmalı ve bunun için hazır ve güçlü olmalıyız...
Yazar: Uğur Tutar

Bir yandan Çin tarafı ise iddialara karşı çıkıyor. Kampları kabul etmiyor. Ve sadece terörizm'e karşı mücadele ettiklerini iddia ediyorlar.
İlk olarak Çin'in iddialarını güçlendiren iki adet konu var. Birincisi Suriye'ye gelen Uygur asıllı cihatçı gruplar ve DAESH üyeleri oldukça fazla miktardalar. Bu da net olarak gösteriyor ki Uygur Türkleri içinden beslenen bir damar var. Bir diğeri ise Uygur Türklerinin, özellikle önde gelenlerinin CIA ile olan yakın ilişkileri. Bana biraz PKK/YPG'yi hatırlatıyor.
Asıl iddianın en önemli desteği ülkemizde bulunan Uygur Türkleri ve onların anlattıkları. Genel olarak yapılan zulmü teyit ediyorlar. Bizim için bu ifadeler bile yeterli. Soydaşlarımızdan geldiği için. Bunun dışında batı kaynaklarının sürekli yayınladığı iddialar var. Bir kısmı Çin tarafından inandırıcı olarak cevaplanmayan. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz ilkesi de kafamızı bulandırıyor tabi ki. Ve Çin in geçmişten gelen kapalı ve baskıcı eğilimleri.
Peki gerçekte olan ne? Ben şahsen iki tarafa da güvenmiyorum. İki tarafında tam olarak haklı yada haksız olduğu durum daha gerçekçi. Kesin olan o bölgede bazı sıkıntılar var. Bu nedenle soydaşımız Uygur Türkleri zarar görmekte. Batının Çin'e saldırmak için bahanesi olan Uygur Türkleri, bu devlerin mücadelesi sırasında daha da fazla ezileceklerdir. Bu yapılan basın yayınları vs. Çin hükmetinin politikasını gevşetmez. Tersine daha da sertleştirebilir. Bu tarz organlar Türkiye gibi bölgesel bir gücü bile artık durduramıyor. Kaldı ki Çin gibi bir küresel devi durdursun.
Türkiye ise gördüğüm kadarı ile bu batı atağının içine girmedi. Ve doğru hareket etti. Çünkü Uygur Türkleri batının umurunda falan değil.
Biz nasıl hareket etmeliyiz? Bence Türk Konseyi (Keneşi) olarak konuşup bir karar almalıyız. Türk konseyi tarafından, dünyada yaşayan bütün Türk asıllı grupları gözlemleyip, şartlarının iyileştirilmesi ile ilgili. Ardından bir komisyon oluşturulmalı ve Çin'e yollanmalı. Çin ile görüşülüp incelenmeli. İstihbari bilgiler ile bu incelemeler desteklenmeli. Bu durumda daha sağlıklı olarak müdahil olabiliriz.
Batıyı müdahil etmeden, Çin ile bizzat görüşmeli ve Uygur Türklerinin üzerinde ki baskıyı kardırmaları için ikna etmeliyiz. Bunun yanında şartlarının iyileştirilmesini de. Tabi bunu yaparken niyetimizin sadece soydaşlarımızı korumak olduğunu anlatmalıyız. Bu yüzden batı ile birlikte hareket edemeyiz. Ama Türk Konseyini yanımıza alabiliriz. Türki Cumhuriyetler bu sorumluluğu almalılar.
Mesela Çin devleti ile görüşüp din adamı-eğitim işbirliği ile Uygur Türkleri arasında oluşan, yada oluşabilecek aşırı grupları önlemeyi önerebiliriz. Onların tehdit olarak gördüğü sıkıntıları çözmelerinde yapıcı rol oynarak bir yandan soydaşlarımızın hayatını rahatlatabiliriz...
Karşılıklı görüşmeler ile soydaşlarımıza çok daha faydalı olabiliriz. Bunu basın açıklamaları, medya, söylemler ile sağlayamayız. Gerçekci olmak gerek. Ve soydaşlarımızın iyiliği için aklı selim bir şekilde hareket etmeliyiz.
Eğer buna Çin yanaşmaz ise o zaman işte hiç kimsenin yapmayacağı hamleri yapmalı ve bunun için hazır ve güçlü olmalıyız...
Yazar: Uğur Tutar
Yorumlar
Yorum Gönder