Ana içeriğe atla

Türkiye'yi Sınırlayan Beş Büyük Çivi

Hani bir insanı ellerinden çivileyip tutturursunuz ya. Aynı şekilde Türkiye'yi de sınırlayan beş adet devasa çivi var. Bunların ekonomik ve siyasi etkileri pranga gibi ayağımızda. Sırayla biraz bahsedelim.

40'lar da eklenen çivi "adalar". Evet Yunanistan'la olan sıkıntılarımız daha eski ve köklü ama adalar sorununun etkisi çok büyük. Yunanistan ile ekonomik potansiyelimizi sürekli etkiliyor. Her zaman bir gerilim durumu. Bölgede tutulan büyük miktarda askeri varlık, it dalaşları, ve bunun iki ülkeye getirdiği mali yük. Türkiye'nin önüne çıkan politik engellemeler ve sorunlar. Çözülmesi en zor olan sorun bu ve çözülseydi acaba Yunanistan bu kadar askeri harcama yapar mıydı? Türkiye'nin eli ne kadar rahatlardı? Ekonomiye katkısı ne olurdu? daha sonra gelecek olan Kıbrıs sorununu daha rahat çözebilir miydik? Daha pek çok getiri olurdu.

70'ler de eklenen ilk çivi "Kıbrıs". Yapılması gereken bir operasyondu. Ödenmesi gereken bir fedakarlık. Ama bu durum Türkiye'ye olan maliyetini engellemiyor. Yıllarca süren ambargo. Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile oluşan siyasi ekonomik etkiler. Türkiye'yi uluslar arası alanda sürekli meşgul eden, enerjisini emen sıkıntılar. Türkiye'nin sürekli bölgede tutması gereken 80 bin civarındaki asker. Bunların masrafı. Ve getirisi olmayan Kuzey Kıbrıs'a harcanan milyarlar. Bu meselenin çözülmesi inanılmaz bir olay olur. İki taraf arasındaki ticaretin başlandığını düşüne biliyor musunuz? Türk kesiminin tanındığını, adaya turist yağdığını, barışın ardından Rumların zaten yükünü sırtlayamadığı askeri büyüklüğünü azalttığını, Türkiye'nin de buna paralel bir azaltma yaptığını, Akdeniz'de rahatlayan bir Türkiye etkisini, ekonomiye ve ordumuza getireceği avantajları. Saymakla bitmez. Ama inşallah bu mesele çözülür.

80'lerde eklenen çivi "PKK". Evet bu terör örgütünün Türkiye'ye verdirdiği şehitlerin değeri paha biçilemez. Ama burada kalmıyor. Yıllarca harcanan askeri masraf, Kamu'nun dış borcunu ödeyecek kadar. Türkiye'nin topraklarının %20 si civarını kullanamaması. Evet muazzam bir tarım, hayvancılık ve turizm potansiyelin heba olması. Neden olduğu bölgesel göçün batı illerinde oluşturduğu kültürel ve ekonomik sıkıntılar. Türkiye'nin komşuları ile olan ilişkilerini germesi ve ekonomik etkileşimi baltalaması. Uluslar arası arenagda her zaman Türkiye'nin ayağına dolanması. Bölgedeki iş gücü ve ticaret potansiyelinin heba olması,... PKK'nın bitmesi ise paha biçilemez. Evlatlarımızın ve insanlarımızın güvenliği her şeyden önce gelir. Ama bu mesele çözülseydi. O ikinci ordunun enerjisi bugün Suriye yada Irak'ın çekineceği bir güç olurdu. Belki et ve tarım ürünleri fiyatları şimdikinin çok altında, İstanbul daha az kalabalık, Türkiye daha az kutuplaşmış olurdu. Suriye ve Irak mecburen Türkiye'nin yörüngesine girerdi. Artan ticaret ve yatırımlar ile cari açığı bile bitme noktasına getirebilirdik. İnşallah diyelim.

90'lar yoktan eklenen çivi "Ermenistan". Tabi bu konu Osmanlı zamanlarında başlasada, SSCB devrinde biraz rahattık. Şimdi ise sınırlarımızı kapattığımız bir komşumuz durumundalar. Kars ve bölge illerine etkisi ortada. Tabi bunun nedeni açık yaramız Karabağ. Ekonomik maliyeti oldukça fazla. Bu ülkenin PKK ya verdiği destek ve  uluslar arası propagandası azımsanacak miktarda değil. Asala'yı hala unutmadık. Ermeni meselesi altında sürekli dış politikamızda önümüze çıkıyorlar. Şimdi Karabağ'ı sahibine verseler, Ermeni olayları saçmalıkları  mantıklı temellere indirgense, neler olurdu? Kuzey doğumuz İstanbul'a göç vermeye devam mı ederdi? Yoksa tersine göç alıp, Ermenistan ile ve onların üzerinden Azerbaycan ile yapılan ticaret ile şahlanır mıydı? Türkiye'nin kafkaslar da ki etkinliği ne olurdu? Burayı tehdit edemeyen Rusya'nın Türkiye ye karşı elinden bir koz alınır mıydı? ve daha pek çoğu... Akıllanırlar inşallah.

2000'ler Irak ve Suriye. Evet savaşlar başka ülkelerde ama rüzgarı bizi sallıyor. Yine bize can maliyeti var. Durumdan güç alan PKK-DAEŞ gibi örgütler yüzünden verdiğimiz şehitler. Bunların dışında yine milyarlarca dolarlık maliyet. Normal şartlarda bizim uydumuz olması gereken iki ülke. Üretim kapasitemizi kat be kat arttıracak bir pazar. Yine cari açığımızı belki de kapatabilecek bir ticaret potansiyeli. Türkiye'yi politik sıkıntılara sokması. Sadece bir uçak meselesi ile kaybedilen paralar ve ilişkiler. Aldığımız milyonlarca göçmen. Bunların kültürel tahribatı. Ekonomiye yükü. Operasyonlara harcadıklarımız ve bölgede tuttuğumuz askerlerin maliyeti. Sınır illerinin kaybettiği ekonomik potansiyeli. Bu savaşların bitmesi sadece Bu ülkelerdeki masumları kurtarmayacak. Türkiye'nin sırtındaki tonlarca yükü de alacak. Allah nasip etsin de bu savaşlar bir an önce son bulsun.

Bunlar belki bütün sorunlarımız değil ama bu sorunların her biri muazzam büyüklükte. Dünya da kaç ülke bunların hepsini kaldıra bilir bilmiyorum. Ama bunlar çözülseydi bugün ekonomimiz belki de iki kat büyük olurdu. Refah seviyemizde başka bir seviyedeydi. İlk sorun dışındakilerin önümüzdeki 10-15 yılda çözülmesi beklentisi ve temennisi ile bu iç karartıcı yazıyı bitiriyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uygur Türkleri

Son zamanlarda gündemde olan bir konu. Aslında bu sorun uzun zamandır mevcut. Yıllardır Çin ve Uygur Türkleri arasında çeşitli sorunlar yer alıyor. İddialara bakılır ise Çin devleti sistematik olarak Uygur Türklerine baskı uyguluyor ve sindirip asimle etmeye çalışıyor. Binlerce insanı kamplara topluyor ve yerlerinden ediyor. Buna benzer pek çok iddia var. İddianın sahibi batı kaynakları. Bir yandan Çin tarafı ise iddialara karşı çıkıyor. Kampları kabul etmiyor. Ve sadece terörizm'e karşı mücadele ettiklerini iddia ediyorlar. İlk olarak Çin'in iddialarını güçlendiren iki adet konu var. Birincisi Suriye'ye gelen Uygur asıllı cihatçı gruplar ve DAESH üyeleri oldukça fazla miktardalar. Bu da net olarak gösteriyor ki Uygur Türkleri içinden beslenen bir damar var. Bir diğeri ise Uygur Türklerinin, özellikle önde gelenlerinin CIA ile olan yakın ilişkileri. Bana biraz PKK/YPG'yi hatırlatıyor. Asıl iddianın en önemli desteği ülkemizde bulunan Uygur Türkleri ve onların anl...

Amerikan CENTCOM Karargahı ve Türkiye Çatışması

Bir önceki yazımda EUCOM (Amerikan Avrupa Karargahı) ve Avrupalı NATO'nun Stratejesi ve Türkiye'ye ihtiyacından bahsetmiştim. Ama birde CENTCOM'dan bahsetmek gerek. Türkiye için kritik olan iki Amerikan (Dolaylı olarak NATO) karargahı. İlk olarak yanda ki resimde CENTCOM yetki alanına bir bakalım. Evet CENTCOM bütün Orta Doğu  ve Orta Asyadan sorumlu olan karargah. İlk olarak şunu belirteyim. Amerika'nın direkt yaptığı sıcak savaşlara bakarsanız bunların çoğunun (Hatta hepsinin) bu karargah tarafından yapıldığını görebilirsiniz. Örnek olarak Afganistan, Irak, Suriye. Bunların dışında öyle yada böyle müdahil olduğu diğer çatışma bölgeleri Yemen, İsrail-Filistin ve Pakistan-Hindistan. Yani Bölgenin yarısı çatışma altında. Bölgenin enerji kaynaklarını göz önünde bulundurur isek nedeni anlaşılıyor. CENTCOM en şahin yönetim tarzına sahip olan komutanlık. Bölgede onlar açısından en büyük problem bölgenin tam ortasında duran İran. Gerek Amerikan sistemine karşı olması, g...